Ermenistan'da 10 gündür süren protestoların ve sivil itaatsizlik eyleminin ardından Başbakan Serj Sarkisyan istifa etti. Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde Ahmet İnsel'le Ermenistan'daki bu gelişmeyi konuştuk. Hemen ardından 24 Haziran seçimleri öncesindeki kritik günlerde bir ilk değerlendirme yaptık.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Can Tonbil: Günaydın Ahmet Bey!
Aİ: Günaydın!
ÖM: Biraz geciktik, çok yoğun bir gündem var, biraz sarkıyoruz böyle kusura bakma lütfen Ahmet.
Aİ: Rica ederim.
ÖM: Ermenistan’da senin dikkatimize getirdiğin önemli bir gelişmeyle başlayalım.
Aİ: Evet. Son derece önemli, Ermenistan için olduğu gibi bölgede de örnek olarak önemli bir gelişme. Serj Sarkisyan’ın aniden başbakanlık görevinden istifa ettiğini bir basın bildirisiyle bildirmesi oldu. Basın bildirisiyle dün Serj Sarkisyan başbakanlıktan istifa ettiğini bildirdi ve istifa ederken kullandığı cümleler son derece önemliydi, anlamlıydı. Pek siyaset tarihinde rastlamadığımız biçimde bu 12 günden beri devam eden gösterilerin düzenleyicisi muhalefetin önde gelen figürlerinden Nikol Pashinyan’ın “o haklıymış ben yanılmışım” diyerek ayrılması bence hakikaten dikkat çekici bir açık sözlülüktü. Bunu söylediği kişi Nikol Pashinyan bir gün önce kendisiyle Erivan’da bir otelde mikrofonların önünde görüşmüş “Sizden tek şey istiyorum, sokaktaki halk sizden tek şey istiyor, istifa etmeniz” demişti. Buna karşı Sarkisyan ise tehdit etmişti. Yani 2008’de Serj Sarkisyan cumhurbaşkanı seçildiğinde bu seçimin hileyle yapıldığını iddia edenlerin yaptığı gösteriler, bu iddiayı dile getirenler arasında Pashinyan da vardı, gösteriler 10 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Pazar sabahki görüşmesinde Sarkisyan bir bakıma aynı yolu kullanabileceğini ima eden bir cümle söyleyince görüşme bitmiş ve birkaç saat sonra yürüyüşe yeniden katılan muhalefetin lideri Pashinyan apartopar gözaltına alınmış, 2 başka milletvekili gözaltına alınmış ve Pazartesi sabahına kadar da nerede olduğu bilinmiyordu. 200 kişi onunla beraber göstericiler gözaltına alınmıştı. Birdenbire Pazartesi günü öğlenleyin kendisine artık sivil itaatsizlik adını veren yürüyüş giderek büyürken Sarkisyan bu istifa haberi geldi. Ondan hemen önce başbakan yardımcısı Karapetyan bu gösterilerin barışçı bir şekilde devam etmesi için Pashinyan’la görüşeceğini bildirmişti ve birkaç saat sonra Pashinyan serbest kalmıştı. Sonuçta Sarkisyan istifa etti ve o büyük yürüyüş, sivil itaatsizlik yürüyüşü birdenbire çok büyük bir zafer yürüyüşüne dönüştü. İzlediğim videolar, okuduğum yazılar halkın 1991’de Ermenistan’ın bağımsızlığını elde etmesinden beri yaşadığı en büyük sevinç gösterilerine sahne olduğunu söylüyor Erivan’ın ve diğer birkaç şehrin daha. Burada tabii önemli olan gelişme, Pazartesi sabahı bu sivil itaatsizlik yürüyüşünün önünde 200 civarında askerin, er olduklarını tahmin ediyorum fotoğraflarından, üniformalarıyla silahsız olarak yürüyüşün başını tutmaları, oradaki öğrencilerle kucaklaşmaları, din adamlarının yanında yer almalarıydı. Burada anında yayılan “ordu sokağa indi!” haberi oldu, belki Sarkisyan’ın istifa etme kararını almasına yol açan nihai gelişme bu oldu diye düşünülebilir. Bir önemli olgu da tabii ki bu göstericilerin hiçbir şiddet eylemine başvurmadan amaçlarına ulaşmış olmaları. Gerçekten de Nikol Pashinyan’ın birkaç 100 kişi ile bundan 12 gün önce Gümre’de başlattığı ve Vantront’da başlattığı bu yürüyüş 17 Nisan günü hatırlayacaksınız, yani Sarkisyan’ın başbakan seçildiği gün parlamento tarafından 50 bin’in üzerinde, bazı iddialara göre 100 bin göstericinin Erivan’da toplanmasıyla sonuçlanmıştı ki bunlar çok yüksek rakamlar tabii Ermenistan için, yani 2,7 milyon nüfusluk bir ülkeden bahsediyoruz.
ÖM: Çok küçük bir nüfusa sahip bir ülkede dünya çapında kayda değer rakamlar, oranlar olması lazım bunların değil mi?
Aİ: Evet. Büyük ihtimalle Rusya’nın da Sarkisyan’ın bu beklenmedik istifa kararına almasında etkisi olduğu düşünülüyor çünkü Ermenistan ordusu açık bir tavır almadı bu konuda, herhangi bir tavır almadı fakat askerlerin sokağa inmesi, yürüyüşe katılması konusunda herhangi bir karşı çıkış da duymadık, görmedik, disiplinsiz çünkü üniformasıyla sokağa, yani sivil olarak yürüyüşe katılmaları başka üniformalarıyla yürüyüşe katılmaları başka. Disiplinsizlik suçlaması da dile getirildiğini duymadık en azından şimdiye kadar. Başbakan yardımcısı Karapetyan Sarkisyan gibi daha Rusya’ya yakın hatta belki daha yakın bir figür. Şimdi geçici olarak vekaleten başbakan yardımcı, başbakanlık görevine alelacele getirildi, önümüzdeki 1 hafta 10 gün içinde yanılmıyorsam parlamento yeniden başbakan seçimi yapılacak ama Karapetyan’ın başbakan seçilmesi ihtimali çok güçlü çünkü sonuçta Sarkisyan’ın partisi 2017 seçimlerinde oyların %48’ini alarak rahat bir çoğunluk elde etmişti müttefikiyle beraber mecliste. Dolayısıyla kendi adayını yeniden seçtirebilir ama artık bu Sarkisyan olmayacak. Sarkisyan’ın ödediği bedel yalan söylemiş olması, bunun dışında başka nedenler de var yolsuzluğa karşı memnuniyetsizlik, çok ciddi bir yolsuzluk var Ermenistan’da, yoksulluğun azalmıyor ve göreli olarak artıyor olması ve sonuçta işsizlik, nüfusun %20’den fazlasının işsiz olduğu, yoksulluk sınırının altında kalanların nüfusun %30’una yaklaştığı, ulusal gelirin 10 yıldan beri kişi başına aynı seviyede, 3,000 – 3,500 Dolar kişi başına seviyesinde kaldığı bir ülkeden bahsediyoruz. Bu Serj Sarkisyan’ın 10 yıldır yönettiği bir ülke, yarı başkanlık rejimi altında yönettiği bir ülke çünkü sonuçta başbakan da vardı. 2015 bu yarı başkanlık rejimi parlamenter rejime çevirme kararı alındığında Serj Sarkisyan kendisinin 2 defa başkan olduğunu, bundan sonra bütün yetkilerin başbakanlıkta toplandığını ama kendisinin bu yeni rejimin, 2018’de cumhurbaşkanının görevinin sona ermesiyle birlikte devreye gireceğini de kendisinin başbakan olmayacağına dair söz vermişti.
ÖM: Sen ilk kez bu konuya bizim dikkatimizi çeken oldun, şu açıdan da önemli görünüyor, dünyada da çeşitli yerlerde yükselen toplum hareketleri tabandan yükselen ve özellikle de sivil itaatsizlik örnekleri de yükseliyor çeşitli yerlerde. Bunun başarılı sonuç alınabileceğini gösteren ilginç birçok örnek var ama en önemli örneklerinden biri olarak karşımıza çıktı. Bir tane de mesela dün şeyde oldu, Sinoplular ve çevreciler valiliğin OHAL’i gerekçe göstererek yasaklamasına rağmen İnceburun’da yapılması planlanan nükleer santrale karşı dün Sinop sokaklarındaydı “nükleere hayır!”
Aİ: Dün mü evvelsi gün mü?
ÖM: Evvelsi gün, evet pardon Pazar günü “nükleere hayır, bu memleket bizim!” pankartı açtılar, ayrıca İstanbul’da da yapıldı. Yani böyle ilginç gelişmeler yaygınlaşıyor Türkiye’de de ilginç örneklerine rastlanıyor ve aklıma gelmişken söyleyeyim dedim onu da.
Aİ: Sinop’taki örnek gerçekten bu dediğine çünkü OHAL yasağının hiçbir anlamı yoktu, valiliğin yaptığı OHAL yasağının hiçbir gerekçesi yoktu, yani keyfi karar verme yetkisi dışında hiçbir hukuki gerekçesi yoktu. Bunun çatışma olmadan göstericilerle herhangi bir gözaltına alma ve çatışma olmadan başarılmış olması da hakikaten son derece önemli. Göstericilerin nükleer karşıtı platformun önemli başarılarından bir tanesi, aynı zamanda Sinop halkının da bu konuda başka yörelerden çok daha duyarlı ve sorumlu olduğunu da vurgulamak lazım.
ÖM: Sinop’a böyle ilginç bir geçiş yapmış olduk. Şimdi buradan da istersen seçim, bu baskın seçim meselesine
Aİ: Seçimlerle ilgili herkes nefesini tutmuş izliyor, çok ilginç bir gelişme oldu sonuçta bir taraftan CHP’nin bu beklenmedik hamle yapma kapasitesini göstermesi ve İYİ partinin seçime girme imkanını tanıması kendi milletvekilleri aracılığıyla çok önemli bir karşı hamleydi. Artık her şey iktidarın elinde ve iktidar istediği her şeyi yapabilir, karşı taraf da onun kurduğu oyuna tabi olmak zorundadır fikri kısmen kırılmış oldu. Hatta bu yüzden iktidar basınında ilginç demokrasi dersleri falan veriliyor; “siyaset böyle yapılmaz” “siyasette hile kurulmaz” “hülle yapılmaz” “baskın kararlar verilmez” “parti meclisine danışmadan bu tür kararla alınmaz” gibi demokrasi dersleri vermeye başladılar muhalefete, ilginç! Bir gün muhalif olduklarında inşallah onlardan da ciddi demokratik bir karşı çıkış bekleyeceğiz artık.
ÖM: Evet bunu beklemek hakkımızdır!
Aİ: Kuyuya düşünce ancak kendileri demokrat olabiliyorlar.
ÖM: Siyasi ahlaksızlıkla suçluyorlar, Bekir Bozdağ da yaptı, cumhurbaşkanı da “Güneş motel olayından daha vahim” dedi, başbakan da konuştu ama aynı zamanda en önemlisi HDP’den Garo Paylan’ın da hatırlattığı gibi CHP’ye tepki gösteren AKP bizzat Erdoğan’ı meclise hülle ile sokmuştu, Mervan Gül istifa etmişti Siirt milletvekili.
Aİ: Evet.
ÖM: Bunu hatırlamıyor galiba basın bu demokrasi dersini.
Aİ: Hiçbir şey hatırlamıyorlar, sadece kendileri için demokrat veya kendileri hak sahibi diğerlerinin ancak inayetle ayakta durabilecek hayat hakkına sahip kişiler olarak tanımlıyorlar. Bu tabii kadim bir hakim millet tavrına da çok uyuyor, özledikleri Osmanlı hakim millet tavrını.
ÖM: Evet.
Aİ: Yorum yapmak çok kolay değil çünkü önümüzdeki günlerde birkaç gün içinde iş ortaya çıkacak 2-3 tane senaryo var, birinci turda muhalefetin sadece tek adayla mı çıkması yoksa birkaç adayla mı çıkması ve bu birkaç adaydan birinci turu dolayısıyla Erdoğan’ın kazanmamasını sağlaması ve ikinci turda da Erdoğan’ı yenecek bir adayın ikinci tura kalabilmesi. Bu kolay bir operasyon değil ama gördüğüm kadarıyla birkaç hafta öncesine nazaran çok daha büyük kaybetme ihtimali en azından beklenebilir bir seviyeye, olabilir bir seviyeye gelmiş durumda Tayyip Erdoğan’ın. Bu İYİ partinin sadece katılmasıyla değil aynı CHP’nin ve Saadet partisinin rolünü hakikaten unutmayalım. HDP’nin sorumlu davranışı, şu anda ilk milletvekillerinin bir kısmının, 5 tanesinin, 6 tane mi oldu şimdi?
ÖM: 6 oldu evet.
Aİ: Düşen sayıyı izleyemiyoruz, 6 milletvekilinin milletvekilliğinin düştüğü, 9 milletvekilinin Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ aralarında olmak üzere hapiste olduğu
ÖM: Evet eş genel başkanları.
Aİ: 60’tan fazla belediye başkanının hapiste olduğu bir partiden bahsediyoruz. Yani bu parti şu anda Türkiye’nin en mağdur durumda olan partisi ve buna rağmen seçimlerle ilgili güven aşılayan, hatta herkesin kafasında HDP’nin seçimlerde alacağı oyun seçimin kaderini belirleyeceği düşüncesinde olduğu bir konumda olduğu inanılmaz bir şey.
ÖM: Bu hakikaten çarpıcı bir şey.
Aİ: Dünyanın neresinde böyle başkanları, belediye başkanları, yöneticileri hapiste olan, ezilen, horlanan, hergün iktidarın bir taraftan bir kötek atmaya çalıştığı bir parti direniyor, inat ediyor, “mecliste olacağız, parlamenter rejime inanıyoruz, demokrasiye inanıyoruz, siyasete inanıyoruz” diyor ve sonuçta da herkes “yahu HDP’nin alacağı oy seçimin kaderini belirleyecek etmenlerden bir tanesi” diyor. Helal olsun derim ben sadece.
ÖM: Evet aynen öyle. Şimdi “yönetim 30 Nisan’ı bekliyor” diye bir açıklama gelmiş HDP’den 24 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleri öncesinde. Parti tabanı yaklaşık 1,5 yıldır Edirne F tipi cezaevinde tutuklu bulunan eski eş genel başkan Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı gösterilmesini istediği ifade edilmiş. “Bakıyoruz, yönetim 30 Nisan’ı bekliyor cumhurbaşkanlığı için kendi adayını çıkarıp ikinci turu beklemeyi planlıyor” diye haberler de var.
Aİ: Makul olanı bu bence yani birinci turda CHP ve İYİ parti ve Saadet partisi ortak aday da çıkartabilirler ama bu gene de birinci turda Erdoğan’ın seçilmesi riskini arttırıyor. HDP’nin adayının ikinci tura kalma şansı yok maalesef ama birinci turda katılımın artmasını sağlamak, soldan, Kürtlerden, daha geniş bir katılımın sandığa gitmesini sağlamak bir kere Erdoğan’ın birinci turda seçilmesini engellemek için olmazsa olmaz koşullardan bir tanesi. Bu şunu da engellemiyor, ikinci tura ikinci gelecek veya belki birinci gelecek olan Abdullah Gül veya Meral Akşener yahut bilmiyorum üçüncü bir isim çıkacak mı, kalmasını engellemiyor ve HDP’den şu ana kadar gelen mesaj da ikinci turda tabii ki kendilerine çok aykırı faşizan bir aday, Kürt sorununa tamamen kapalı, şu andaki Erdoğanvari bir tavrı sürdüren bir aday olmazsa Kürtlerin de bu Erdoğan’a yeter oyunu verecekleri kanaati çok güçlü. HDP’nin tavrı bu konuda çok açık. Orada da çok sorunlu bir tavır alıyorlar dolayısıyla
ÖM: Bir parantezle ekleyeyim teknik olarak, HDP Diyarbakır milletvekili Ziya Pir, cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalınması halinde cumhurbaşkanı Erdoğan’la yarışacak adayı -senin de dediğin gibi tıpkı- Kürt sorununun demokratik çözümü, olağanüstü halin kaldırılması ve demokratikleşme gibi konularda ilkelerini kabul etmeleri karşısında destekleyebileceklerini söylemiş.
Aİ: Zaten biz de Erdoğan’a karşı ikinci tura kalacak olan adayı bu nedenle destekleyecekler.
ÖM: Aynen öyle.
Aİ: Sadece Erdoğan gitsin, şahsi bir kin ve nefret nedeniyle değil ülke huzura kavuşsun, aslı sorunlar çözülsün ve demokratik rejime yeniden dönüş yapmaya başlayalım umuduyla oy vereceğiz ikinci turda, birinci turda da elbette ama ikinci turda Erdoğan’ın karşısındaki aday bu vasıflara haizse eğer. Dolayısıyla gerçekten beklenmedik bir gelişme ve bu hakikaten bir hayırlı gelişme olduğunu, topluma yeni bir şevk aşıladığını, Ermenistan’daki gelişmeyle de üst üste gelince de insan bir devir, bu civarda bir kapı mı açılıyor diye bir ümide kapılıyor. Diğer taraftan hemen altımızda Suriye’deki durum hiç parlak değil ama onu konuşmaya hiç vaktimiz yok. Yalnız şunu söyleyebiliriz, Suriye’de çatışmalar büyük ölçüde durulmuş gibi gözüküyor fakat sadece Yarmuk kampında çok ciddi çatışmalar var. Yarmuk kampındaki islam devleti militanlarının boşaltılması çalışmaları sırasında ölüler var ama zannediyorum artık orası da boşaltılacak Esat güçlerinin denetimine geçecek. Giderek Esad güçlerinin denetimi Suriye topraklarının önemli bir bölümünde yerleşiyor. Bitirirken şunu söyleyeyim, Telaffar bölgesinin hemen kuzeyindeki Minnik havaalanının denetiminin kimde konusunda bir rivayet var; bir kısım kaynaklara göre burası Ruslar tarafından Esat güçlerinin denetimine verildiği söyleniyor. Diğer kesim Türk silahlı kuvvetleri ve ÖSO’nun denetiminde olduğunu söylüyor. Yalnız anladığım kadarıyla bu Telaffar bölgesi havaalanına kadar kuzeyde ve Telaffar’ın biraz güneyindeki bölge şu anda TSK ve ÖSO güçleriyle Esad güçleri arasında bir paylaşım, denetim itişmesi yaşıyor. YPG ile Esad güçleri birlikte o bölgeyi denetim altında tutmaya çalışıyorlar.
ÖM: Onu da takip etmeğe çalışacağız herhalde. Bitirirken ben de bir şey söyleyeyim, bu dar zamanda, seçimlere kadar olan zamanda Açık Gazete’nin içinde de daha seçimlerin son gelişmelerini içerecek şekilde biraz daha esnek bir yapıya kavuşturmaya çalışıyoruz. İnternet sitesine de çeşitli yazılardan bu konuda yazılan mesela elimizde şu anda Hasan Cemal’in iki yazısı var, Fehmi Koru’nun var, Murat Sevinç’in var, bunları da internet sitemize koyacağız. Aynı zamanda seni de zaman zaman acil bir yorum almak üzere arayabiliriz.
Aİ: Elbette.
ÖM: Öyle bir değişik duruma geçtik, seçim sath-ı mahalline böyle girelim dedik. Peki çok teşekkürler.
Aİ: Bitirmeden, bugün 24 Nisan, Ermenilerin Türkiye’de maruz kaldığı soykırımın üzerinden 103. yıl geçmiş olacak, 24 Nisan’ı anma toplantıları birkaç yerde yapılıyor bu zor koşullarda. Katılabilen herkese bir kere benim de aralarında gönlen beraber olduğumu buradan seslenmek isterim. Aynı zamanda da bunun Türkiye’deki bütün bu zulmün, kötülüklerin bir çeşit kaynağı olduğunu, bu yapılan büyük kötülüğün, büyük katliamın sonradan yaşadığımız bir dizi kötülüğün de yegane değil ama yegane kaynağı olmaya devam ettiğini ve bunu unutmaya çalıştıkça başka yerlerde daha da vahim vakalarla karşı karşıya gelmemizin devam edeceğini hatırlatmak isterim.
ÖM: Aynen öyle. Çok teşekkür ederiz.
Aİ: Vefat eden, hayatlarını kaybeden, göç etmek zorunda kalan bütün o kişilerin anıları önünde ve onları kurtarmaya çalışan, onları korumaya çalışan insanların da anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
ÖM: Biz de öyle, çok mersi, görüşürüz.
CT: Görüşmek üzere.